TARİH VE MEKÂN

22,23 Mayıs 20.30

ANKARA DEVLET TİYATROSU

  • Yazan: William SHAKESPEARE
  • Uyarlayan: Can YÜCEL
  • Yöneten: Yücel ERTEN
  • Yönetmen Yrd.: Osman WÖBER
  • Yönetmen Asist.: Hatice ALTAN, Mehtap ÖZTEPE
  • Dekor: Suar ŞEYLAN
  • Kostüm: Sevgi TÜRKAY
  • Işık: Ersen TUNÇÇEKİÇ
  • OYUNCULAR: Kapas Paşa Barbaras-Sönmez ATASOY, Ipolita (Müzeyyen)-Zeynep ERONAT, Egeus-Şükrü ÜSTÜN, Filostrata-Nihat Hakan GÜNEY, İskender-Zühtü ERKAN, Dimitri-Levent ÜLGEN, Eleni (Hediye)-Gülenay AKŞAR, Hermia (Eleni)-Tülay BURSA, Bican-Adnan ERBAŞ, Periler-Mehtap ÖZTEPE, Esra Avcı, Zafer ÇANKAYA, Fatoş ACU, Testere-Alpay İZBIRAK, Öreke-Mümtaz SEVİNÇ, Mengene-Mustafa UĞURLU, Yüksük-Günaydın YALTRAK, Teneke-Levent NİŞ, Könük-Savaş TAMER

Bahar Noktası Üzerine

Oyunumuz, bütün çağların en büyük tiyatro ustası Shakespeare’in bir komedisi: “Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası”...
Shakespeare’in bu ünlü komedisi, olağanüstü bir kıvraklık ve kurnazlıkla; aşkın iki ayrı yüzünü gözler önüne seriyor: Ağlayan ve gülen yüzünü. Ama aynı zamanda yaşamın iki ayrı yüzü de söz konusu: Düş ve gerçek.

Orijinal adı “A Midsummer Night’s Dream” olan bu komediyi, değerli ve usta ozanımız Can Yücel, “Bahar Noktası” adıyla Türkçeye kazandırmış. Kendi deyimiyle: “Türkçe Söyleyen: Can Yücel”... Burada “uyarlayan” ya da “çeviren” değil de “Türkçe Söyleyen” denilmiş olmasını ayrıca önemsediğimi belirtmeliyim. Çünkü Can Yücel bu çalışmasında yalnızca Shakespeare’in Türkçe karşılıklarını düşürmekle yetinmemiş; aynı zamanda oyunun kültürel coğrafyasına da yeni bir boyut vermiştir.

Shakespeare’de oyun, antik dönem Atina’sında geçer. Oysa Can Yücel’i okudukça, kendinizi hayal meyal İstanbul yakınlarında bir yerlerde; Levanten kültürle mahalle ağzının, saray söylenceleriyle Anadolu deyişlerinin buluştuğu bir enlem ve boylamda hissedersiniz. O kadar ki, Shakespeare’in Küpidon’un aşk oklarından söz ettiği yerde; bir bakarsınız ki baharın o çılgın dönemecinde “Salacak’ta mehtaba karşı salıncak sallanan Mehlika Sultan”la karşılaşmışsınız.

Demem o ki, Can Yücel, oyunu bir başka kültür ortamına doğru bükmüş; kanırtmadan, kırmadan da eğmeyi başarmıştır. Shakespeare’i, yüzyıl öncesinden ahbabça, koluna girerek yakınımıza getirmiştir.

Doğrusu ya, Shakespeare’in uzaklarda bir yerlerde, bulutlar arasında ve neredeyse zaman ötesi yabancı bir varlık gibi algılanmasına, oldum olası benim de gönlüm razı gelmez. Bütün evrensel değerler gibi, o da aslında çok yakınımızda, hatta içimizdedir diye düşünürüm. Sanat, yerel olanın evrensel momentini ya da tözünü yakalamaya yöneldiği gibi; evrenselin yerel değerlere ve durumlara yansımasını da sorgulamıyor mu?

İşte oyunu sahnelerken bu düşünceyi eksen aldım. Hatta Can Yücel’den aldığım esinle, ben daha da ileri gittim. Ufak tefek dokunmalarla oyunu, yüzyıl başında bir Ege adasına, yani Akdenizliliğe doğru kaydırdım. Henüz Hristiyan Osmanlı Paşalarının adalarda valilik yaptıkları; adalıların Hristiyan-Müslüman ayrımı yapmaksızın birbirinden kız alıp verdikleri; yortuda - bayramda oyun ve şenlik düzenledikleri; deyim yerindeyse geçinip gittikleri 20. yüzyıl başlarına.

Kaldı ki, oyunun Antik Yunan’da ve Atina’da geçiyor olmasının ayrıca bir erdem oluşturduğunu sanmıyorum. Shakespeare çağı tiyatro anlayışının, özellikle de Shakespeare’in ne denli anakronistik olduğu ortada.
İşte “Bahar Noktası” sahneleyişi, Can Yücel’in Türkçe söyleşinin de yüreklendirmesiyle; Shakespeare’i daha yakın bir kültür, tarih ve coğrafyaya çağıran bir deneme. Bir anlamda, Shakespeare’i Akdenizlilerle tanıştırmaya yeltenmiş oluyorum.

Doğal ki bu tür bir okuma, biçem ve biçim açısından yeni sorularla sorunları ve yeni yanıtlarla çözümleri yanı sıra getiriyor.

Yargı sizin.

Yücel ERTEN

Ankara, Nisan 93

Yukarı