TARİH VE MEKÂN

25, 26 Mayıs, 18.30, 20.30, Taksim Sahnesi

ANKARA SANAT TİYATROSU

  • Yazan: Uğur MUMCU
  • Yöneten: Rutkay AZİZ, Metin BALAY
  • Müzik: Timur SELÇUK
  • Koreografi: Mehmet YALIZ
  • Şarkı Sözü: Çiğdem TALU
  • Dekor: Yalçın EMİROĞLU
  • Slayt Gösterisi: Rüştü GÜNER
  • Işık: Osman TOSUN, Bora BALCI
  • Yönetmen Yard./ Ass. Director: Ayşe SELEN
  • Teknik: Hakkı GÜLTEKİN, Ahmet YILDIZ
  • Efekt-Müzik Kayıt: Stüdyo Ankara
  • Araştırma Ekibi: Aykin ÖZYATAN, Feyza AYGEN
  • OYUNCULAR: Erol DEMİRÖZ, Cezmi BASKIN, Mehmet ULAY, Altan ERKEKLİ, Yaşar AKIN, Ali ERKAZAN, Zafer ELGİN, Koray ERGUN, Şehsuvar AKTAŞ, Mahir İPEK

Cumhuriyet Gazetesi’ne değerli katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

Yaşamın Gerçeği Uydurmanın Sınırlarını Aşıyor

Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu! “Sakıncalı Piyade”yi yazdığın için, eline sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık.

Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazılarını gülerek okudum. Acı acı gülmek deyimi vardır ya, işte öyle acı acı güldüm.

Bu yazında anlattığın olayın sonunda, tıpkı halkımızın ağzıyla “Güler misin, ağlar mısın?”diyorsun. Yazılarını okurken, içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum. Üstelik otuz yıl önceleri, askeri mahkemeler ve sıkıyönetim mahkemeleri önünde yargılanışlarımı da anımsadım. Hemen hemen aynı şeylerdi başımıza gelenler. Yalnız, arada otuz yıllık zorunlu bir takvim ilerlemesi olduğu için, bizi yargılayanlar çok daha serttiler, katıydılar. Örneğin, sıkıyönetim mahkemesinde bir sanığı bir sanığı bir avukatın savunabilmesi için, buna sıkıyönetim komutanının izin vermesi gerekirdi. Sıkıyönetim Komutanlarına avukat beğendirmek zordu. Bu yüzden avukatlar, sıkıyönetim sanıklarının avukatlığını almak istemezlerdi. Seksen yaşındaki babam, avukat yazıhanelerini kapı kapı dolaşıp beni savunacak avukatı boşu boşuna aramıştı. O gün bu gün, gönüllü bile olsalar, siyasal davalarımla avukat tutmak istemem.
Aradan geçen otuz yılda, hiç olmazsa, cellatlar da bu gülümsemesini öğrenmişler. Gülümsemek, bu bir insanlık belirtisidir!

Başımızdan öyle olaylar geçer ki, o durumlarda “anlatsan, kimse inanmaz!” deriz. 12 Mart sonrası, pek çok namuslu aydının, yurtseverlerimizin başından anlatsan kimse inanmaz denilecek olağanüstü olaylar geçti. Sen anlatsan kimsenin inanmayacağı başından geçmiş olayları, bütün doğruluğuyla, her okuyanı inandıracak biçimde yazmışsın. Alabildiğine yalınlıkla ve söyleşi havasında yazdığın için kolaylık ve rahatlıkla okunan bu anlatılarda hem olağanlık, hem de olağanüstülük var. Olağandır; çünkü bu olaylar ya da benzerleri herkesin başına gelmiştir, gelmeyenlerin başına da gelebilir. Olağanüstüdür; çünkü bunlar mantık dışı, akıl dışı, saçmalık sınırlarını bile aşan zırtapozluklardır. Daha da kötüsü, bu zırtapozlukları, koşullanmış kafalar Türkiye’nin yararına sanarak yapmışlardır.

Yaşamın katı gerçeği, bütün uydurmaların sınırını aşar. İnsanoğlu öyle katı gerçekler yaşar ki, bunları yaşamadan uydurmanın olanağı yoktur. İşte bu yüzden yaşanmış kimi olaylar, anlatınca kimsenin inanmayacağı denli gerçekten daha gerçektirler. Oysa ülkemizin insanları, 62 yaşımın aklımın erdiği yarım yüzyılı içinde sürekli olarak, anlatılsa kimsenin inanmayacağı, inanamayacağı olayları yaşamışlardır, yaşamaktadırlar.

Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyade”sinde gülmece, yaşamın kendi gerçeğinde var olunca daha somutlaşarak ortaya çıkıyor; daha da etkili oluyor. Örneğin, “Bir hukuk doçentinin ishal oluşu, Anayasa Mahkemesi İçtihat Kararları’na geçti” denilse bu bir gülmecedir ama soyuttur ve geneldir; bu yüzden de etkin olmaz. Ama adıyla sanıyla bildirilen bir hukuk doçentinin, askeri mahkemesinin huzurunda, kendini, ishal olduğu için, gizli örgütün toplantısını dikkatle izleyemediğini, çünkü sık sık helaya gitmek zorunda kaldığını söyleyerek savunmaya kalkışı, sonra da savunmanın Resmi Gazete’de yayınlanışı, gülmecenin en somut örneğidir. Anlatılan olayı okurken, bir güldürü sahnesi seyreder gibi biz de yaşar ve o güldürüye katılırız. Bence, “Sakıncalı Piyade” nin gülmece olarak başarısı, yaşanmış olaylardaki gülmeceyi somutlaştırmış olmasıdır. Bu bakımdan “Sakıncalı Piyade” nasıl mı işimize yarayacak? Onun yararları pek çok ama en başta, faşizme özenenleri yıldırması, umutsuzluğa düşürmesidir. Çünkü faşist özençlileri, dikta heveslileri, ellerine geçen fırsatlarda nice zart zurt ederlerse etsinler, sonunda, “Sakıncalı Piyade”de olduğu gibi, alay edileceklerini, maskara olacaklarını, ister istemez anlayacaklar, korkacaklardır. Faşizme geçit yok! Bu geçidi tıkayacak en iyi engel, faşizmin alay konusu hırtlıklarını ortaya koymaktır.

Bizi acılı acılı güldürdün, düşündürdün, sağol Uğur Mumcu! AZİZ NESİN

Yukarı