THEATRE A VENIR

  • Yazan: Bilgesu ERENUS
  • Sahneye Koyan: Işıl KASAPOĞLU
  • Dekor: Naz ERAYDA
  • Koreografi: Sylvaine CATHERIN
  • Çeviri: Jacques SALZER / Işıl KASAPOĞLU
  • OYNAYANLAR: Olivier COUDER, Melih DÜZENLİ, Louis FABRE, Jacques SALZER

“MİSAFİR” üzerine

Yazar, bir Türk kadını, şimdiye değin ele alınmamış bir şekilde işliyor yurtdışına giden işçilerin konusunu “gittiği yerde misafir, döndüğü yerde gene misafir”... Nelerle karşılaşıyor bu dönüşte...
Jacques SALZER

Paris’te bir Türk
... Kısacası iyi bir sürpriz sayılır şu misafir. Oyunun başında bir şey anlamak mümkün değil... Sonra yavaş yavaş kaptırıyor insan kendini... Zekâ, konformizmin üstesinden geliyor, bildiğimiz konu değişiyor... Burada insan insana karşı... Yara evrensel oluyor. Bir sanat şaheseri değil ama üstlendiği güzel bir misyon.”
J.L.J / FIGAROSCOPE / Nisan 88

... Kriz kültür kaybı, kimlik... Işıl Kasapoğlu’nun sahneye koyduğu eser, saatleri yeni ayarlıyor... Kulağa pek hoş gelmeyen ama hatırlatılması gereken gerçekler bunlar.
D.M./ LA CROIX/ Nisan 88

Kocaman aşınmış bir pembe halı, birkaç yastık, içi su dolu madeni bardaklar... Eski bir Türk köyünde İhtiyar Meclisi odası...

Hepsi erkek, eşlerinin ve kızlarının rollerini de üstleniyorlar... Ama hiçbir şey komik değil. Hatta havada bir kötülük esiyor...

Musa Tezer misafi işçi olarak gittiği Almanya’dan dönmüş... Ama burada yine “misafir”.

“Misafir” sağlam ve güzel bir eser. Genç dramaturg Bilgesu ERENUS’un eserleri Ankara, İstanbul, Berlin, Amsterdam’da çok seviliyor. Fransa’da ilk olarak sergileniyor. Jacques SALZER’in çevirisi mükemmel. Mehmet ULUSOY’un öğrencisi Işıl KASAPOĞLU’nun sahnelenmesi çok güzel.
Michel COURNOT
LE MONDE
26 Mart 88

Misafir

Hiç pabucunuza mum dikildi mi?

Yakın, uzak çevrenizce istenmeyip, dışlandığınızı duyumsadınız mı hiç?

“Misafir” üst üste istenmeyişlerin, dışlanmanın oyunudur. Aynı zamanda da kökünden koparılmanın. Misafir’liğin gerçek nedenlerini arayan bir oyun.

“Misafir”in başkişisi Herr Musa, yıllar sonra döndüğü kendi yurdunda da bir yabancıdır ve istenmezliği yaşar. Artık kabullenmek niyetinde değildir bunu. Öz yaşamını sorgulamak için oyun alanına taşır ve üzerinde yeni baştan düşünülmesini ister.

Kendisini dışlayan yakın çevresi, yozlaşıp yitmekte olan ahi geleneğinin insanlarıdır. Herr Musa’nın önerdiği oyuna, önceleri gönülsüz de olsa, katılmakta güçlük çekmezler. Birlikte çıkarılan oyun süresince Herr Musa’ya yönelik suçlamalar, suçlayanları da içeren ortak bir hesaplaşmaya dönüşecektir. Sorgulanan yalnızca Musa’nın öz yaşamı değildir şimdi. Üretim ilişkilerinin belirlediği ortak yaşamın acımasız çelişkileri, oyun çıkarmanın coşkusuyla daha bir netleşip, belirginleşir. İnsanlar birbirlerini suçlama yerine, birbirlerini anlamaya yönelmişlerdir ve sahne üstünde yeni sorularla yüklü bir çeşit arınma yaşanır.
Bilgesu ERENUS

Yukarı