
Çağdaş dansın dünya çapında ses getiren yıldız koreografı Hofesh Shechter, Sadler’s Wells ortak siparişi Çifte Cinayet ile Avrupa ve Uzakdoğu turnelerinin hemen ardından 27. İstanbul Tiyatro Festivali’nde. Malika Baaziz'in 2019 yılında Avignon Festivali için Hofesh Shechter ile Çifte Cinayet üzerine gerçekleştirdiği röportajın Türkçesini aşağıda okuyabilirsiniz.
Clowns/Palyaçolar ilk olarak 2014’te Sun/Güneş’in bir parçası olarak gösterildi, 2016’da ise kendi başına bir performans oldu. 2018’de Show/Gösteri’nin bir parçası oldu ve şimdi de 2020’de Double Murder/Çifte Cinayet’te karşımıza çıktı. Neden önceki eserlerinizdeki öğeleri tekrar kullanma, ekleme ve yeniden işleme ihtiyacı hissediyorsunuz?
Hofesh Shechter: Eğer bir eserle işimin bitmediğini düşünüyorsam üzerinde çalışmaya devam ediyorum. Orijinal olarak Güneş’te yer alan bu bölüm, üzerinde yeniden işlemeler yapılmayı hak ediyordu. Ve geçen sene, Gösteri’nin son performansı sırasında, ki buradaki versiyon Palyaçolar’ın üzerinde çalıştığımız en uzun versiyonuydu, Palyaçolar’dan vazgeçmemin çok zor olduğunu fark ettim. Çok fazla başarıya imza atan ve izleyici üzerinde de büyük bir etki bırakan bir gösteriydi. Gerçek bir gücü vardı, geniş kitlelerle bağ kurabiliyordu ve bir devam performansı üzerinde çalışmak istediğimi fark ettim. Yeni gösterinin ilk yarısı tam olarak Palyaçolar veya Gösteri gibi değil, ikisinin arasında bir yerde olacak, daha sonraki kısım ise ona cevap niteliğinde, adeta “iş işten geçtikten sonra” bir derin düşünce süreci gibi. Benim için önemli olanı yapabileceğim bir oyun alanına erişimim olduğu ve özgürce hareket edebildiğim için şanslıyım. Gençlerden oluşan kumpanyam Shechter II’nin sergilediği Gösteri’ye cevabımı bugün Hofesh Shechter Kumpanyası’nın daha olgun performansı sayesinde Çifte Cinayet ile verdiğimi düşünüyorum. Kendimi zorlamayı ve şaşırtmayı da seviyorum. Gösterilerime gelen insanlar kızgınlık, mizah ve alay dolu karanlık bir atmosferin içine gireceklerini biliyorlar. Ama aynı zamanda kendimi ifade etmek için yeni yollar arayacağımı, bu sevinci paylaşmak için yeni yollar, diller ve enerjiler arayacağımı da biliyorlar.
"Çifte Cinayet" başlığı tehlikeli duruyor. Burada çifte anlam var. Ne beklemeliyiz?
Her zaman beklenmeyeni beklemek gerekir; izleyicimden umduğum da bu. Palyaçolar’ın çok neşeli bir tarafı var, izleyicinin ruh haline göre çok komik veya ciddi olabiliyor. Bir bakıma “koreografisi yapılmış bir cinayetin” bütün güzelliği ve dehşetini ortaya sererek onu kutluyor. Çok fazla makyaj kullanıyoruz, izleyicinin suratında patlayan büyük bir gösteri bu. Yeni kısım için ise tamamen farklı bir atmosfer istedim, adeta bir panzehir veya tedavi gibi. Baştan başlamak, bütün kandırmacalardan kurtulup sadeleşmek ve büyük bir savunmasızlığı ortaya çıkarmak istedim. Öbür tarafı keşfetmek, içe dönüp zor ve karmaşık bir gerçeklikle nasıl baş ettiğimizi görmek istedim. Başlığı birkaç farklı anlamda yorumlamak mümkün. İzleyicinin ilgisini uyandırması gerekiyor, aslında nasıl bir şey izleyeceklerine dair anahtar niteliği görüyor, hayalgüçlerini uyandırmak için bir ipucu. “Ölmenin birden fazla yolu vardır” cümlesi başlığa ilham oldu. Tabii ki bedenin fiziksel ölümü var ama zihin de ölebilir. Açığa çıkardığımız içsel bir acı var ve bu acı da sizi yavaşça öldürebilir. Ki bu da ölmenin hızlı ve yavaş yolları olduğunu ima ediyor. Çifte Cinayet aynı zamanda basitçe projenin iki tarafını da ifade eden bir kelime oyunu, iki tarafında da bir çeşit “cinayet” görüyoruz. Çok fazla açıklamaya çalışmak istemem ama bir başlığa âşık olduğumda içimde bir his onun doğru olduğunu söyler. O yüzden evet, rahatsız edici ve tehditkâr, içinde tehlikeli bir his barındıran bir başlık. İlk kısım tehlikeli ve ikinci kısım da öyle, fakat farklı sebeplerden ötürü…
Belirsiz sebeplerden ötürü şiddete karşı duyduğumuz bu toplu merak…
Evet, şiddeti seviyoruz, ona “bağımlıyız”, izlediğimiz en iyi filmlerin parçası ve dikkat dağıtıcı olmaya başladı. Eğlence ve şiddet arasındaki sınır giderek incelmeye başladı ama yavaş yavaş bu durumun farkına varıyoruz. Zeitgeist, “çağın ruhu”, felsefesiyle yola çıkarak birbirimizi öldürmeyi durduramayışımıza karşı gelişen farkındalığımıza farklı bir açıdan bakmaya çalıştım. Buradaki fikir, eğer insanlar birbirine korkunç davranıyorsa bunun yerine ağırdan alıp yavaş yavaş kendimizi eğiterek yardımsever ve anlayışlı olabileceğimizin farkına varmaktı. Palyaçolar, tekrar zıtlıklara kavuşabilmemiz için panzehiri bulmayı çalıştığım bir dünyayı temsil ediyor. Yeni bölümde bunların altını çizebilmek için dansçılar ve izleyici arasındaki ilişkiyi kırılganlık, sevecenlik ve merhamet gibi insani özellikler üzerine kurdum. Muhtemelen acınası bir umut ihtiyacı ama gerçekten de bugün sahip olduğumuz en değerli para biriminin umutla alakalı bir şey olduğuna inanıyorum. Zamanla da alakalı aynı zamanda. Biraz naif ve ütopik olabilir ama bu naifliğe ihtiyacımız var.
Gösterilerinizde alaycılıktan kesinlikle uzak olmayan bir mizah var. Palyaço figürünü andıran bir çeşit melankoli…
Alaycılık, bazen bizi sertçe tokatlayabilse de, öfkeyi dönüştürüp onu biraz daha kolay sindirmemizi sağlamak için iyi bir yöntem. Mizah özgürleştirici olabilir. Ağır konular gerilim yaratır ve mizah da biraz rahatlamamızı sağlar. Fakat ortada çok ince bir çizgi var çünkü mizah iğnelemeye dönüşebilir, kötü haberlerin getiricisi olabilir. Yerçekimine doğru atılan bir adım gibi… Gösteride tam olarak nerede olduğumuzu bilmemeyi seviyorum, olaylara alaylı mı, üzücü mü yoksa komik bir yerden mi baktığımızdan emin olamamayı. Ve bence bu, hayata karşı takınabileceğimiz iyi bir tutum, “bu kadar üzücü olmasa komik olurdu” cümlesinde de güzelce özetlendiği gibi. Bu tutum kendi kültürümün de karakteristik bir özelliği: Durum çok ciddileştiğinde hayatta kalmanın tek yolu bu duruma gülmek. Mizah, hayati bir kıvılcım taşıyor, çok güçlü. Olaylara daha objektif bir perspektiften bakmak ve bir durumun içinde boğulmak yerine onu yenme fırsatı tanıyor. Aynı zamanda bana, insanlığı oluşturan bütün duygulardan yararlanma imkânı sağlayarak tiksinti uyandıracak ve gerçekçi bulunmayacak bir melankoli oluşturmaktan kaçınmama yardım ediyor. Bir gösterinin enerjisini her zaman düşünürüm, eğer çok karamsar olursa bu karamsarlığı azaltmak için bir espri eklerim, ama eğer gösteri çok komikse o zaman da gerçek olmuyor. Gerçeklik, bu duygu yelpazesinin içinde bir yerlerde konumlanıyor.
Müzik, ışıklar ve dansçılarla olan çalışmanızı düşündüğünüzde bu çifte gösterinin sahne tasarımını nasıl tasarlayıp geliştirdiniz?
Gösteri; ışık, koreografi, görüntü ve sesin karmaşık bir kombinasyonu. Belirli bir zaman aralığı içinde her şeyin ortak bir duyguya doğru evrilmesi fikri çok hoşuma gitti. Müzik –ki kendim besteledim– görüntüler, hareketler ve bütün her şey birbiriyle iç içe ve birbirinden ayrılması mümkün değil. Işık için çalışmaya başladığımızda zaten gösterinin atmosferi hakkında kafamda bir fikir oluyor. Burada da devreye ışık tasarımcıları giriyor ve bu atmosferi hayata geçirmek için fikirlerini sunuyorlar. Bu yeni eserde, bir çeşit terapi gibi dansçılar ve izleyici arasında olabilecek bütün bariyerleri kıracak değişik bir ışık istedim. Müzik ve koreografi aynı hareketlerle gelişiyor, aynı nefeste şekilleniyor ve beraber olgunluğa ulaşıyorlar. Müzik konusunda ise, Palyaçolar’ın müziğiyle bağlantılar olmasını istedim. Oradaki gibi burada da şarkı söyleyenler ve sesler var ama tonu daha yumuşak. Sesler rahatlatıcı, şarkı söyleyenler de sakinleştirici. Eğer Palyaçolar’ın güçlü, perküsyonlu bir ritmi varsa yeni beste çok daha huzurlu ve düşündürücü bir atmosfer oluşturuyor. Öfkeden çok ışığı ön plana çıkaracak, pozitif bir enerji yaratacak bir müzik bestelemeye çalıştım. Dansçılar yaratım sürecinde ilkel bir rol oynuyor, çünkü gösterinin büyük bir kısmı onların savunmasızlığından geliyor. Çok fazla doğaçlama yaptık ve ekstrem kırılganlık anları yaratıp, kırılma noktalarını tespit ederek nerede ve nasıl gevşeyeceğimize karar vermeye çalıştık. Sınırlarımızı test etmek istedik. Benim gösterilerimde her şey çok hızlı hareket eder, izleyicinin düşünmeye ve idrak etmeye zamanı olmaz, sadece güçlü gerilimleri ve duyguları hissedecek zamanı olur. İkinci kısımda hem izleyiciye hem dansçılara biraz zaman tanımak istedim. Amaç bir şeyleri düzeltmek aslında, bu zehrin panzehirini bulmak. Bir bakıma Palyaçolar’ın zıttı ama aynı zamanda rayından çıkmış bir trenin aksine gözlem yapmak, düşünmek ve yorum yapmak için de bir fırsat.
Malika Baaziz’in 2 Kasım 2019 tarihli Fransızca röportajının Gaël Schmidt-Cléach tarafından çevrilen İngilizce versiyonundan Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Ece Ceren Yalçın
Kaynak: “Double Murder: Interview with Hofesch Shechter”, Avignon Festivali web sitesi.