Pina (Philippina) Bausch (27 Temmuz 1940 – 30 Haziran 2009) çocukluk ve ilk gençlik yıllarını İkinci Dünya Savaşı’nın Almanya üzerindeki yıkıcı etkisini yaşayarak geçirir. Bausch’a dans dünyasının kapısı ilk kez bir çocuk balesiyle aralanır. 15 yaşına geldiğinde ifadeyi biçimin üstünde tutan dışavurumcu dans akımının (Ausdruckstanz) önderlerinden, eleştirel sosyal bilincin dansa yansıması gerektiğini savunan Kurt Jooss yönetimindeki Folkwangschule’ye girer. 1959’da burs alarak Julliard School of Music’e gider. Sanatçı burada José Limon, Antony Tudor, Alfredo Corvino, Margaret Craske, Louis Horst, Mary Hinkson, Ethel Winter, Helen McGhee, Herbert Ross ve La Meri gibi Amerikan modern balesinin önde gelen isimleriyle özel öğrenci statüsünde çalışır. Anthony Tudor yönetiminde Metropolitan Opera’da dans eder. New American Ballet’nin ünlü koreografı Paul Taylor ile çalışma fırsatı bulması Bausch’un yaşamında neredeyse Jooss’un varlığı kadar etkili olur.
1960’ların New York’unda yerleşik estetik anlayışı kırmaya çalışan hareketli sanat dünyasını yakından izleme fırsatı bulan Bausch, Jerzy Grotowski, Wooster Group, The Living Theatre gibi pek çok öncü sanatçı ve toplulukla bu dönemde karşılaşır. Savaşa doğan ve 60’ların öncü akımı içinde yer alan bir nesil sanatçı, toplumun dönüşümüne inançlarını kaybederek bireye odaklanmıştır. Toplumun değişmesi için bireyin değişmesi gerektiğini düşünürler. Dönemin eğilimi Bausch’un sözlerinden de yansır: “Kamu diye bir şey yoktur. Yalnızca tek tek bireyler vardır.”
Pina Bausch, 1962’de Almanya’ya döner. Jean Cébron, Kurt Jooss, Anthony Tudor, Lucas Hoving, Hans Züllig gibi koreograflarla çalışarak Avrupa ve Amerika’daki çeşitli festivallere konuk olur. Koreograf olarak dikkatleri ilk kez 1969’da Im Wind der Zeit (Zamanın Rüzgârında) adlı çalışmasıyla çeker ve Köln’deki Uluslararası Dans Yaz Akademisi’nde koreografi yarışmasını kazanır. Bu ilk çıkış ustalardan biriktirilenlerin dönüştürülmesiyle edinilen bir Essen-New York sentezinin ve dışavurumcu beden tablolarıyla gelişmekte olan yeni bir dilin habercisi olarak kabul edilir. Bausch’un tekniği, geleneksel Batılı bale anlayışına eleştirel yaklaşarak belirli kalıplarını kırar, dışavurumcu danstan ve İkinci Dünya Savaşı sonrası geliştirilen Japon dansı butoh’dan etkilenir ve tiyatrosal unsurları da dansa taşıyarak dans tiyatrosu kavramını oluşturur.
Bausch’un çalışmalarında belirli kırılma noktalarından söz edilebilir. Ustalarla ve büyük anlatılarla hesaplaşma ya da arayış, yöneliş ve buluşlar dönemi kendi topluluğunu yönetirken yaptığı tüm işlerde ortaya koyduğu yenilikleri içerir. Neredeyse her yapıt, Bauschyen dile bir yenilik taşır ve bu yenilikler genellikle kaynaklarını bir hesaplaşmada bulur. 1980 sonrasında küreselleşirken daralan yeni dünya düzenin karanlık yüzü yansır çalışmalarına. Bir yandan kendi sahnesine özgü işler yaparken diğer yandan “Kentler ve İnsanlar” başlığına giren, başka ülke ve şehirlerden esinlenen çalışmalar üretir. Bu kapsamda 2003 yılında İstanbul Tiyatro Festivali’yle Nefés adlı ortak yapıma imza atar.