ŞEYTAN ÇELMESİ
TARİH VE MEKÂN
0000-00-00 00:00:00

İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  • Çeviri: Sevgi SANLI
  • Yöneten: Semih SERGEN
  • Yönetmen Yardımcısı: Meltem KESKİN
  • Dans: Binnaz AYDAN
  • Dekor: Suar ŞEYLAN
  • Kostüm: Gülhan KIRÇOVA
  • Işık: Nuri ÖZAKYOL

OYNAYANLAR

  • Dr. Henry Foustka: Burak SERGEN
  • Fistula: Babür NUTKU
  • Müdür: Levent ÖZDİLEK
  • Wilma: Zeynep KARASU
  • Müdür Yardımcısı: Savaş TAMER
  • Maggie: Emine GÖKALP
  • Dr. Libuse Lorencova: Gülenay AKŞAR
  • Dr. Vilem Kortrly: Ege AYDAN
  • Dr. Alois Neuwirth: Tayfun ORHUN
  • Bayan Houbova: Meliha AKNAR
  • Dansçı: Tufan KAYTMAZ
  • Sekreter: Nalan ÇIRAY
  • Petruska: Meltem KESKİN

Vaclav Havel ve “Şeytan Çelmesi”

Uzun yıllar onurlu bir savaşım verdikten sonra perestroika ile yakın bir zaman önce Çekoslavakya Cumhurbaşkanı olan Vaclav Havel, daha altmışlı yıllarda tiyatro dünyasının tanınmış bir yazarıydı. 1963’te ilk oyunu Bahçe Şenliği (Zahradnf Slavnost) Prag’da ünlü Çek yönetmen Ottomar Krejca tarafından ilk kez sahnelendiğinde tiyatro çevresinin hemen dikkatini çekmiş ve yazar kendinden sözettirmeye başlamıştır. İki yıl sonra, bürokrasinin deforme ettiği toplumun eleştirisini getiren ikinci oyunu, Bildirim (Vyrozumeni), Jan Grossman tarafından sahnelenmiş ve Havel ‘in adı, Çek oyun yazarları arasında en önde yer almıştır. 1968’deki New York Shakespeare Şenliğinde büyük bir başarı getiren bu oyun, Obie Ödülü’nü kazanmıştır. Yazarın, 1970’de, A.B.D.’de ikinci kez Obie Ödülü’nü kazanan başka bir oyunu ise, 1968’de, yine Grossman tarafından sahnelenen Dikkati Toplamanın Giderek Zorlaşması (Ztizene Moznast Soustredeni) adını verdiği yapıtıdır. Bu oyunda, bürokratik, anonimleşmiş sistemlerde memurların ve aydınların yabancılaşması konu edilir. 1969 yılında, Avusturya hükümeti tarafından kendisine verilen “Avrupa Ödülü” onun kendi ülkesindeki özverili ve saygın savaşımını simgeler. Yetmişli yılların ortasında 1969’daki olayları, her biri tek bölümlük, Vanek
Üçlemesinde (Söyleşi-Vernisaz-Protesto)1 anlatan Havel, burada biyografik bir eğilim içindedir; bira işçisi olduğu, sonra yazmaya başladığı yıllar, oyunlarına konulan yasaklamalar bu yapıtta yer alır.Onun biyografik izler taşıyan diğer iki oyunu da Buruk Ezgi (Largo Desolato-1984) ile Şeytan Çelmesi (Pokuşent-1985) dir. Havel 1975’teki Dilenci Operası (Zebracka Opera) ve bir yil sonra yazdığı Tepedeki Otel (Horsky Hotel) adlı oyunları ile Avrupa’nın birçok tiyatrosunun repertuarlarında sürekli yer almıştır. Onun tek bölümlük oyunlarının sayısı da bir haylidir.

Ne ki Türk seyircisi bu yazarı ancak Doğu ile Batı arasındaki buzlar eridikten sonra tanıyabilmiştir. Demokrasi için büyük savaşım veren, siyasal düşünceleri yüzünden tekrar tekrar hapse giren, Lech Walesa gibi etkin bir siyaset adamı ve Jacek Kuron gibi bir aydın olan Havel’in sahnelerimize bu kadar geç çıkması pek bağışlanacak gibi değildir. Ama Havel’in tiyatro repertuvarlarımızda arka arkaya yer almaya başlaması da sevinilecek bir gelişmedir. Büyükbabası inşaat mühendisi, babası mimar, amcası film yapımcısı; anneannesi ünlü bir yayıncı, büyükelçi ve kısa bir süre için bakan olan Havel’in yetişişi, onun yaşama bakışını biçimlendirmiştir. İyi bir eğitim gören ama 1948’den itibaren de, o dönemin yetkililerince bir toplum düşmanının oğlu olarak kabul edilen yazarın eğitimi içinde kimya laborantlığı, iktisat uzmanlığı, sahne işçiliği, dramaturgluk da vardır.

Havel’in oyunlarındaki ‘absurd’ durumlar onun asal gereçleridir, ama onun oyunlarının dramatik yapısı, ‘Absurd Tiyatro’nun dramaturjsinden değişik ve uzaktır. Beckett’ten, Adamov’dan ve Ionesco’dan hatta Leh yazar Mrozek’ten farklı olarak, Havel, yaşamın kendisini saçma ve mantıkdışı bulmaz. O, entelektüel düşünce sistemi içinde, insanları nesne durumuna indirgeyen genellemelere ve tek tip insan yaratma anlayışına karşı eleştirel gözle bakan bir mantıkçıdır. Onun için saçma olan, insanı tek boyutlu yapmaya çalışan toplum yaşamı anlayışıdır. O, toplumundaki küçük burjuva anlayışının, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ‘Stalinizm’ adını almasını ve bunun sınıf bilinci olarak uygulanmasını ‘saçma’ bulur. Ona göre, önceki burjuva yaşamının yerine, daha katı, zorba, faşist bir baskı rejimi getirilmiş ve bireylerin kişiliklerini silerek partinin robotları durumuna getirilmek istenmiştir. Yazarın bu yaklaşımı, ilk yapıtlarından başlayarak giderek daha belirginleşmiştir.

‘İnsancıl Yüzlü Sosyalizm’ ütopisi ile Havel, bir aydın kişi ve yazar olarak parti entelektüelleriyle birlikte, yaşanan saçmalığa karşı savaş açmıştır. Hem bir Çek vatandaşı, hem de bir yazar olarak yaşamanın savaşını vermiştir. Ayrıca bu güçlüklere dayanamayıp, başka ülkelere yerleşen Çek aydınlarının ve yazarlarının tersine, o, ülkesinde kalıp sonuna kadar savaşmayı seçmiştir. Hiçbir hareketini politik bir taktikle yapmamış, dosdoğru, açıksözlü davranmış ve Çek halkının sevgisini kazanmıştır. 1977 yılındaki, halk hareketinin sözcülüğünü yapan Havel, özellikle genç kuşaklara yönelerek onlara insancıl bir ülke umudunu aşılamıştır. Nitekim Çekoslovakya’nın başına geçmeden önce, bir gazetecinin kendisiyle yaptığı söyleşide şöyle demiştir:

“Batılı gazeteciler yalnızca yaşlanmakta olan benim gibi kurulu düzene karşı kişilerle görüşüyorlar! (...) Ama bu görüş tamamıyle yanlış! Gösterilerde 68 yıllarında doğmuş olan gençler topluluğun yüzde seksenini oluşturuyor. (...)Şimdilik bu kuşakla benim kuşağım Parti’ye karşı elele ilerliyor. Ama Çekoslovakya’daki tutuculuktan öfkelenen bu gençlerin tıpkı Polonya’da olduğu gibi köktenci olabileceklerini de hesaplamıyor değilim (...)

Yazarın her oyununda onun bu dürüst ve korkusuz eleştirilerini izleriz. Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından oynanan Şeytan Çelmesi onun ‘absurd’ durumları eleştirdiği bir oyunudur. Oyunun dünya prömiyeri 23 Mayıs 1986’da Viyana’daki Akademiatheater’da Versuchung adıyla yapılmış, Angelika Hurwicz tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ilk gösteride, önemli oyuncular rol almıştır: Foustka’yı Ernst Jacobi, Fistula’yı Rudolf Wessely canlandırmıştır.

Şeytan Çelmesi, Havel’in Faust efsanesinden hareket ederek yazdığı bir oyundur. Nitekim oyunun başkişisi Foustika adını Faust’tan, Fistula Mefistofeles’ten, Maggie Margret’ten almıştır.

Burada Faust, bilimi irrasyonel etkilerden kurtarmayı amaç edinmiş bir enstitüde çalışan bir bilimadamıdır. Mefistoteles, ayaklarındaki mantar hastalığından dolayı ekşimiş peynir gibi kokan bir ajan provakatör’dür. Margret ise, o enstitüde çalışan ve Faust’a âşık olan bir sekreter olarak oyundaki yerini alır. Fistula, yani bu oyundaki şeytan, Foustka’nın, büyücülük alanında onunla birlik olmasına karşılık Maggie’nin aşkını sunar. Fistula aslında, enstitü yönetimi tarafından Foustka’yı tuzağa düşürmek üzere tutulmuş bir kışkırtıcıdır. Ve Foutska da bu tuzağa düşer.

Daha oyunun başlarında, konunun geçtiği yerin bir doğu bloku ülkesi olduğu hemen anlaşılır. Foustka’nın Fistula ile yaptığı felsefi tartışma, onun içinde yaşadığı toplumun anatomisini verir. Baskı altındaki bu insanların özvarlıklarına nasıl yabancılaştıkları ve yaranmak için nasıl tepeden aşılanan, inanmadıkları düşünceleri birbirine aktardıklarına tanık olunur.

Havel’in yazar olarak dikkati çeken niteliklerinden biri, özeleştiriyi, buruk alayı, tersinlemeyi tek yanlı kullanmaması, dürüst bir biçimde bireyi yok eden kalıplaşmış ve dondurulmuş toplum düzeni anlayışına içtenlikle karşı çıkmasıdır. Onu bir oyun yazarı olarak evrensel yapan şu ya da bu rejimi suçlamaktan çok, insan onuruna yakışan bir düzenin gelmesinde insanları uyarmak ve onları düşünmeye sevketmektir.

Bugün Çekoslovakya’nın başında bulunan Vaclav Havel, yazarlığında olduğu gibi siyaset yaşamında da dürüst ve açık oynamayı seviyor. Daha önce, ona Çekoslovakya’nın Walesa’sı olmaya hazır olup olmadığı sorulduğunda: “Ülkeyi yönetenlerle tartışmaya hazırım. Ama herkesin önünde. Gizlice iktidar kulislerinde değil’” demiştir. Yazarlığı ile siyasetçiliği arasında parçalanmış hissetmeyen Havel, “Temelde tutarlı hissediyorum kendimi ve yazgım karşısında bir geri çekilme yeteneğini de yitirmediğimi düşünüyorum. Olayları bir mizah havası içinde yaşıyorum.” Diye de ekler.

Evrensel boyutta düşünen, sözlerinde ve eylemlerinde doğruya yönelen, açıksözlü ve korkusuz bir yazarın bir ülkenin başına geçmesi ne kadar olağanüstü bir şeyse, dünyamız açısından da o kadar umut veren büyük bir değişimdir. Havel çağdaş dünyadaki değişimin habercisidir.

Prof. Özdemir NUTKU

Yukarı